İslam'da Biat
- Editör
- 12 Mar
- 4 dakikada okunur
Bismillahirrahmanirrahim
A.Biata Genel Olarak Bakış
İslam dininde hidayet yani doğru yola girmede ve bu yolda istikamet üzere devam etmede Allah’ın (cc) Kitabına ve Resulullah’ın (sav) sünnetine tabi olmak esastır. İslam dinini kabul ederken Kelime-i Şehadet ile kişi Allah'tan başka ilah olmadığını ve Hz.Muhammed'in(sav) Allahın kulu ve elçisi olduğunu kalbiyle tasdik ve diliyle ikrar eder. Bu hususları önce ayetlerden öğreniyoruz, daha sonra da hem sünnetten hem de hadislerden ayrıntılarını öğreniyoruz. Resululah’tan sonraki dönemlerde insanlar Resulullah’ın getirdiklerini kalben tasdik ederek kabul ettiklerinde genel olarak İslam dinine girmiş olurlar. Bu, genel manada İslam dininin öğretisine biat etmektir. Ancak daha hassas bir yaşam (Takva), eğitim ve zikir için özel manada biat da İslam tarihi boyunca tasavvuf okullarında söz konusu olmuştur.
Asr-ı saadette özel olarak tabi olma (biat veya bey’at) işinde Resulullah’ın yaşadığı dönemde sahabelerin Resulullah'ın huzurunda bizzat ona biat ettiklerini öğrenmekteyiz. Bunların en meşhurları Akabe biatlarıdır. İslam'ı daha hassas yaşama yolu olan tasavvuf yolunda da kişinin bu takva yoluna girmede Resulullah'ı (sav) temsil etme kıvamına ve yetkisine sahip olan bir mürşid(huzurunda, sünnetteki gibi, o zatın kendilerine sunduğu “kitap ve sünnete uygun şekildeki” terbiye yolu ve usullerin)e tabi olmaları durumuna “tasavvufî biat” demekteyiz.
B.Biatın Manası
İslam'da doğru yola (hidayet) girmede ve devam etmede Kitap ve Sünnet ile birlikte rol model niteliğindeki Rehber de önemlidir. En Kâmil rehber ve mürşid, Resulullah'tır(sav).
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ
Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.Ahzab.21
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”Al-i İmran.31
Daha sonraki dönemlerde ise bu yolda yetişmiş olan mürşidler Resulullah'a (sav) vekaleten bu işi yürütmektedirler. Bu rehberlerden istifade edebilmek için ise, önce onların rehberlikleri karşılığında hiç bir şahsî menfaat gütmemesi (sadece Allah rızası için olmaları) gereklidir. Daha sonra da gerçekten doğru yolda (hidayette) olmaları gereklidir.
اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ
Sizden hiçbir ücret istemeyen ve doğru yolda olanlara uyun.Yasin.21
Özel manadaki biatı, şifa bulmak amacıyla doktora giden bir hastanın durumuna benzetebiliriz. Hasta olan kişi, güvendiği bir doktora gider ve onun (tıp konusundaki) teşhisine, tedavi ve tavsiyelerine uyar. Tasavvufî biat, İslam'ı daha hassas yaşamak isteyen kişinin kendi istemesine bağlıdır. Buna engel olan durum ise kişinin (nefsine aşırı düşkünlük, kibir, tembellik vb) manevi hastalıklarıdır. Bunları tedavi etmek için ehil kişiler de (gerçek) mürşidlerdir.
Burada şunu belirtmek gerekir ki tasavvufda olmayan kişiler de aslında biat halindedirler. Ancak, çoğunlukla kendi nefisleri ile… Canının her istediğini yapmak, tembellik, aşırı yemek, otorite tanımamak, helal-haram dinlememek gibi şeyler “özgürlük” gibi görülse de aslında nefsin bağımlısı olmak demektir. Bundan başka çeşitli biatlar da söz konusudur. Mesela dünyevî bir ideolojinin lideri… Çok sevdiği ve itaat ettiği bir otorite… Çok güvendiği ve peşinden gittiği kendi aklı…Tabi olduğu bir öğreti veya ilim… Kendisini yanlış şeylere sevkeden şeytan… Kişilerin farkında olmadan biat ettiği şeylerdir.
İşte İslam, nefse bağımlılığı tedavi etmek için mesela oruç gibi, namaz gibi ibadetleri getirmiş ve insanları nefsinin elinden kurtararak Allah’a kulluğa yöneltmiştir.
Tasavvuf terbiyesinde ise biat, Resulullah'ın (sav) getirdiklerini içten kabul etmek, bu yolda söz vermek, “yolun arızalarından korunmak ve doğru istikamette ilerlemek amacıyla, bağımlısı durumunda olduğu nefsi emmarenin (kötülüğü emreden nefis) kontrolünden çıkıp kendisini doğru yola yönlendirecek bir öğretinin kontrolüne girmek, İslam'ın emirlerine hassasiyetle ve severek tabi olmak gibi incelikler taşır.
Biat, kişiye bakan yönü ile bir irade ve kararlılık ortaya koymaktır. Hidayet yolunda ilerlemek isteyen kişi marifet ehline “manevî terbiyesi ile ilgili” hususlara riayet edeceğini ve “bu konuda” kendisine yapılacak olan “kitap ve sünnete uygun, doğru ve güzel olan” tavsiyelere uyacağını beyan etmiş olmaktadır. Aslında biat olayı günlük hayatta da çeşitli şekillerde uygulanmaktadır. Mesela sigarayı bırakmak isteyen kişi önce irade ortaya koymalı daha sonra da bu konuda kendisine tedavi ve tavsiyelerde bulunacak olan doktorun yaklaşımlarına uyacağını beyan etmek üzere sigara bırakma kliniklerine başvurmaktadır. Doktorun tedavisine harfiyen riayet etme kararı da “tedavi yönüyle” biattır.
Biat, rehbere bakan yönü ile de kendisine eğitim veya hidayete yol göstermek amacı ile başvuran kişiye doğru bilgi ve tavsiye vermek, onu istismar etmemek, “İslama bakan yönü ile” vereceği tavsiye ve bilgilerin ayet ve sünnete uygun olmasını sağlamak ve kişiyi yanlış yola sevk etmemek gibi sorumluluklar taşır.
Aslinda biat esas manası ile Allah’a, Allahın ayetlerine ve Resulullah’a, Resulullahın sünnetinedir. Bunların dışında herhangi bir uygulama ve tavsiye söz konusu olamaz.
C.Biatın Çerçevesi
Resulullah (sav) döneminde biat, hem eğitim ve hidayet hem de siyasi olarak Resulullah'ın(sav) bir devlet başkanı olması yönüyle yapılmaktaydı. Sonraki dönemlerde idare ile eğitim ve irşad faaliyetleri ayrılınca tasavvufî yönden biat yalnız manevî irşad ile sınırlı kaldı. Günümüzde de tasavvufta bu çerçeve ile devam etmektedir.
Biatın bir genel, bir de kişiye özel çerçevesi vardır. Resulullah(sav), kendisine biat için gelenlere önce genel manada Kelime-i şehadeti ve İslam'ın beş şartını, daha sonra da özel manada öncelikle Allah’a şirk koşmamayı telkin etmekteydi. Bunun hemen peşinden Allah’ın yasakladığı şeyleri (Hırsızlık ve zina yapmamak, çocukları öldürmemek, kimseye iftira atmamak) ve marufta (güzel ve yararlı işler) kendisine itaat etmek şartlarını ekliyordu. Daha sonra ise kimi zaman o kişi için özel önem taşıyan hususları (Peygamberi yalnız bırakmayacakları, kimseden bir şey istemeyecekleri vb) da yeri geldikçe biat ifadesine eklemekteydi.
Biat, görünüşte kişiye (mürşide) yapılıyor gibi görülse de aslında o kişinin huzurunda Allah’a ve Resulullah’a yapılmaktadır. Hakiki mürşid bulunduğunda “o mürşide karşı itikad” da önemlidir. Mürşidin Hakka ulaşmaya “vesile” olduğunu unutmadan, esas maksadın “Allaha ulaşmak” olduğunu bir an bile aklından çıkarmadan, Allah’ın vazifeli bir “kulu” olduğu, görev ve yetkilerinin Allah'ın (cc) belirlediği kayıtlarla sınırlı olduğu gerçeği ile huzurunda “onun temsil ettiği manaya” biat etmeli ve ders almalıdır.
Allah’ın tasarrufu sınırsız ve sonsuz, mürşide verilen yetkiler ise kayıtlı, sınırlı ve izafidir. Mürşidin görevi Allah’a duadır ve Allah’ın kendisine verdiklerine ayna olmaktır. Kendisine verilen görevleri yerine getirmesi Allah’ın yaratması ile (istitaat) mümkündür. Mürşid aslında mecazîdir, asıl ve mutlak olan ise Allah'tır. Mürşidin manevî kalbi İlahî nurun toplanma yeridir, ilahî tecellilerin (kaynağı değil) yansıma mahallidir. Bu hususların dışına çıkma durumunda ise (Allah'a karşı) haddi aşma ve şirk tehlikesi (Allah muhafaza) söz konusudur.
Allah (cc) Ümmet-i Muhammedi doğru çizgiden ve istikametten ayırmasın, her türlü aşırılıklardan, şirkten muhafaza eylesin.
Selametle
Comentários